2 Mayıs 2014 Cuma

Sanalcan Ne?





Tanışma niyetine bir merhaba...


Enine boyuna düşünmeksizin, cahil cesareti ile karışık bir hevesle atılmışım bu serüvene. Bunu daha hastaneden eve geldiğimiz ilk gün anladım. 

"Hani bebekler şu kucağa alınıp agu bugu yapılıp güldürülen şeylerdi. Hani sesi soluğu çıkmayan minicik, pamuksu varlıklardı. Ama bu hiç gülmüyor. Dahası hiç susmadan ağlıyor. Uyumuyor, nasıl uyutacağım ki bunu. Gaz mı! Şöyle mi çıkar ki?... Doymuyor mu! Eyvah, süt pınarlarım da acıyor. Acaba tam tutamıyor mu?.. Ne istiyor?!!"

Her şeye rağmen  bir mucizeye tanıklık etmişim süreç boyunca ve sonrasında. Minicik bir ruh iliştirilmiş ruhuma. Kalbi kalbime yoldaş edilmiş. Nefesi can, teni parça eylenmiş. Ben ona ana bellenmişim de o bana sıcacık bir yavru bellenmiş.


"Bekleme odası"nın en kritik seçimidir isim. Çevremdeki herkes bana hangi ismi koyacağımı sorarken ben esprili bir şekilde "Öyle işveli, cilveli isimler koymam, oğluma ileride kimse ismini söylerken asılamasın:)" derdim. Sonra ailecek fıtratımıza nakşedilmiş teknoloji merakımızdan ötürü bir arkadaşım "Sanalcan" önerisini sundu. Velhasıl yavrunun kendisine değil belki ama varlığına bu ismi armağan etmiş olduk. 

Sanalcanne aslında benim serüvenim. 

Hayatı boyunca yoğun bir tempo içerisinde her zaman iki üç faaliyeti birden yürüten ama iş çocuk konusuna gelince ona dair hissettiği sorumluluğu her şeyin üstünde tutan bir bayanın öyküsü.

İtiraf etmeliyim: Bebeğim olana kadar bebek dünyasına dair tek bildiğim şey uzaktan sevildiklerinde ne kadar şeker şeylerden ibaret olduklarıymış. Ötesinde edindiğim bilgileri ise kitaplara, internet sitelerine ve oğlumdan aldığım özel derslere borçluyum. Hocamın hep çalışmadığım yerlerden soru sormasına ayrıca müteşekkirim. 

Annelik zahmeti en kolay unutulan uğraş. 
Her çocukla yeniden acemileşilen bir meslek.


Bloğumun tüm "sudan çıkmış 'uykusuz' balık"lara yardımcı olması dileğiyle... :)


Sanalcanne



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder